23 Şubat 2010 Salı

Her Göt Silinmeyi Hakeder


Son zamanlarda yaşadığım büyük rahatsızlığı; birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde, 70 milyona ulaştırıp bu çirkin eylemin sorumlularının yargılanması amacıyla bu yazıyı klavyeye alıyorum.

İlk seferinde 10 yaşındaydım. Edirne'ye doğru yoldaydık. Acaba ağaçlar neden geri gidiyor diye salak salak düşünüyordum. Babamın sabahtan kestiği sakallara odaklanmış ne zaman uzayacaklar diye bakıyordum. Ten reginin sakal yüzünden bok yeşili bir tona ulaşmasına, Brezilya amazonlarındaki Envira Kabilesinin helikopteri gördüklerin andaki şaşkınlığına benzer bir şekilde bakıyordum. (http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=342873) Bok yeşili diye düşünürken aklıma geldi. Evet benim kakam vardı. Hem de acayip. 5 dakika daha dayanamazdım. Yapmazsam olmazdı. Babama kakamın olduğunu söyledim ama iplemedi. Durumun vahimiyetini belirtmek için önce osurdum. Sesli bir şekilde. Annem çok kızdı. Sesli yapılan osuruğun koku yapmadığını belirtsem de azar işittim. Moralim çok bozulmuştu, kakam da vardı. Babam pencereyi azıcık araladı ama koku filan yoktu yani amacı tamamen artislik. Bana her konuda ahkam kesiyorlar ama bunlar daha sesli osuruğun koku yapmadığını bilmeyecek kadar cahildiler. Onlar da osuruyor biliyorum. Babam mesela. Osuruğu çürük yumurta gibi kokuyor. Felaket... Ama gidipte bunu odada ikimiz başbaşayken yapması hiç hoş değil. Hayır yanlış anlamayın, insanın içindeki kötü, çirkin şeyleri salması çok doğal; saygıyla karşılarım ama bunu sesli bir şekilde yapsa hem oda kokmayacak hem de babam benim yanımda osurduğu için daha samimi bir ortam oluşacaktı. Ama o sessiz salmayı tercih etti, aramıza hem iğrenç bir koku soktu hem de mesafe koydu. Bence yaptığı ikiyüzlülükten başka bişey değil. Sessizce salarak ne yaptığını sanıyosun ki? Zaten baş başayız ben osurmadığıma göre sen osurdun işte. Bunu saklamaya çalışmak aptallık. Her neyse mevzudan sapmayalım. Arabada sesli bir şekilde osurunca annem durumun ciddiyetini birazcık kavramış oldu. Babama uygun bir benzincide dur da çocuk işini halletsin dedi. Bir iki benzinci geçtikten sonra ismini vermek istemediğim bir benzincide indik ve tuvaletine doğru koşar adım giderken aslında o kadarda kakamın olmadığını farkettim ama artık tuvalete yönelmiştim. Annemde peşimden geliyordu. Bir çocuk bu kadar aşağılanamazdı. "Anneeeee bittiiiii..." diye bağırdığım dönemlerde Pele henüz futbolu bırakmamıştı ama dışarda bir yerde tuvalete gittimiydi illaki peşimden gelecekti. İnsan annesine de "bok mu var tuvalette ne geliyosun?" diyemiyorki, anne sonuçta... Tuvalete girdim ve keskin bok kokusu genzimi yaktı. Tuvalet değil ahır gibiydi. Tuvalette gerçekten bok vardı. Annem haklıymış, göt olmuştum. Tuvaletin kapılarını tek tek açıp atmı besliyorlar acaba içerde diye baktım ama yanılmıştım. Erkeklik içgüdüsüyle anne hayır sen gelmemelisin, bu benimle kılozet arasında olan bir şey dedim ama dinlemedi. İçeri girince burnuna nane tutup keskin bok kokusunu hafifletti. Neden bilmiyorum ama annemi o anda, bir kez daha çok sevdim. Ana oğul ilişkisi gerçekten apayrı bir şey. Yeri geliyor götünü siliyor, yeri geliyor bu tahammülsüz kokuya seninle birlikte eşlik ediyordu. O ortama girdikten sonra kakam tekrar geldi, gelmemesi düşünülemezdi. Alafranga tek tuvalet vardı fakat keskin bok kokusu ordan geliyordu. Kapağı açtığımda patlıcan büyüklüğünde bir bok gördüm. Yarısı suyun dışında yarısı içinde. Su dediğime bakmayın boklu bulamaç kahverengi bir şey olmuş. Tabii bokun çevresinde bir kaç tane kara sinekte mevcuttu. Kara sinekle bokun ilişkisini hiçbir zaman çözemedim. Nerde bokluk orda çokluk halinde kara sinekler. Alaturkaya gitmek farz oldu. Oldum olası becerememişimdir şu pisliğe tuvaletimi yapmayı. Bu sefer iddialıydım. Gaza gelip tuvaletin kapısını tekmeleyerek açtım ve alaturka tuvalete parmağımı doğrultup, "şimdi senin ağzına sıçıcam!" dedim. Annem bu sözüme çok kızdı. Söylediğimde yanlış bir şey yoktu bence ama hiç oralı olmadım. Çünkü annem her zaman haklıydı... Önce pantolonumu çıkardım, sonra da donumu. Asacak bir yer yoktu ama anneme de vermeye çekindim, donumda yer yer parçalı bulutlar, yer yer sarılıklar, yer yer kahverengilikler hakimdi. Utandım. Köşeye fırlattım. 12 yaşındayım ama hala götü boklunun tekiyim diye düşündüm. Kakam bağırsağımın son noktalarından götüme doğru baskı yapmaya başlamıştı ki ben alaturka üzerinde çekirge pozisyonuna geçip işemeye başladım. Pozisyonu tam alamamıştım biraz çoraplarıma işedim. Sıcaklığını ayakkabımın içinde hissettim ama önemli değil, Pantolonuma işediğimi de bilirim... İşeme faslının bitmesine az evvel kakam götümde filizlendi. İlk başta sağlam bir parça salladım. "Gulup" diye ses duydum, 12'den vurmuştum. Gurur duydum. Daha var mı yok mu diye düşünüyordum ki osurukla birlikte götümden işercesine yavşak boklar dökülmeye başladı. Dün sofrada anneme tabağımdaki kuru fasulyenin yarısını yedikten sonra daha fazla istemediğimi söylemiştim ama nafile. O tabak bitecek diye dırdır etmişti. Bu kaka türünden sahiden nefret ediyordum. Götünü ne kadar silersen sil olmuyordu, illaki leke kalıyor. Çekirge pozisyonundayken önce sağıma sonra soluma baktım ve acı gerçekle karşılaştım. Tuvalet kağıdı yoktu... Bu götle tuvalet kağıdı olmadan başa çıkmak imkansızdı!

Bu nasıl olur diye sitem ettim ve HER GÖT SİLİNMEYİ HAKEDER diye bağırdım...

--To Be Continued--

Hiç yorum yok: